AC2 Veritabanı / Mekânlar

VENEDİK

 

ARSENALE DI VENEZIA

İlk olarak özel gemiler için bir deniz deposu olarak yapılan Arsenal 1320’de tekrar inşa edildi ve genişletildi. O tarihten itibaren, Venedik devleti tarafından gemilerini inşa etmek ve yönetmek üzere kullanıldı. Meşhurdur, üretiminin zirvesinde, gemi yapımcıları bütün bir gemiyi bir günde üretebiliyorlardı. Etkileyici ön kapı (Porta Magna) 1460 yılında, Klasik revivalist tarzda yapıldı.

Görünüşe bakılırsa Silvio Barbarigo Arsenal’i kontrol eden ilk Tapınakçı değildi. Araştırmama göre, 1320’deki tadilatın masrafları Tapınakçı fonlarından karşılanmış ve onlar da o tarihten sonra depoda bir üsse sahip olmuşlar.

 

BASILICA DI SAN MARCO

Basilica di San Marco, ilk olarak İskenderiye’den çalınan Aziz Markos kutsal emanetlerine ev sahipliği yapması için 828 yılında inşa edildi. Halihazırdaki Bizans tarzı bazilika 1063 yılında yapıldı.

Ön cepheye bir bak. Dekorasyonların birçoğu Haçlılar tarafından geri getirilmiş ya da zengin tüccarlar tarafından hediye edilmiştir. Kilise Doc’un kişisel şapeli olarak tasarlanmıştır, içerideki bir koridor burayı yan taraftaki Palazzo Ducale’yi birbirine bağlar.

 

CAMPANILE DI SAN MARCO

REBECCAC84: Shaun’un bahsettiği şu garip Şekiller’den biri bu mekanda. Gidip onu bulmalısın!

9. yüzyılda gözetleme kulesi olarak inşa edilen Campanile di San Marco, daha sonra bir çan kulesine dönüştürüldü. Beş çanın her birinin özel bir anlamı vardır: Biri Senato’yu duyurmak için, biri gün ortasını belirtmek, üçüncüsü iş gününün açılışını ve kapanışını duyurmak için, dördüncüsü konsey toplantılarını duyurmak için, beşinci ve sonuncusu ise idamlar içindir.

 

CANNAREGIO SEMTİ

Çoğunlukla şehrin çalışan kesiminin bulunduğu Cannaregio 1516 yılında Yahudi Varoşu haline geldi ve etrafı Yahudileri Venedik’in geri kalanından ayırmak için muhafızlarla korunan kapılarla çevrildi. Bilgin olsun, bu bir Venedik terimi olan varoşun kökenidir, “Yahudilerin olduğu sınırlı şehir bölgeleri” anlamına gelir. Bugün çoğunlukla düşünüldüğü gibi, “bu kanepe çok varoş” anlamına değil.

Semtte San Giobbe ve Madonna dell’Orto kiliseleri bulunmaktadır.

 

CASTELLO SEMTİ

Venedik’teki en geniş bölge olan Castello Arsenal’in etrafında genişlemiştir.

Eğer asker arıyorsan bakman gereken yer burasıdır, eğer daha çok huzur ve tefekkürle ilgileniyorsan, güneyinde San Zaccaria kilisesi vardır.

 

DORSODURO SEMTİ

Sanatçıların favori mekanı olan Dorsoduro Venedik’in festival merkeziydi. Burada gondol imal edilen Squaro di San Trovaso ve Santa Maria della Visitazione Kilisesi bulunmaktadır.

 

GILDA DEI LADRI DI VENEZIA

REBECCAC84: Shaun’un bahsettiği şu garip Şekiller’den biri bu mekanda. Gidip onu bulmalısın!

1465 yılı civarında kurulan Venedik Hırsız Loncası, yasadışı olması sebebiyle, sabit bir merkeze sahip değildi.

Başyargıçlar tarafından sarfedilen hırsızlığı bitirme çabalarına rağmen, suçlanan zanlılar şehir muhafızları onları aramaya çıktıklarında asla ortalıkta görünmezlerdi.

 

LA ROSA DELLA VIRTÙ

Seksin ve dinin çakıştığı bir noktaya inşa edilmiş La Rosa della Virtù (Fazilet’in Gülü) tamamen eski rahibeler tarafından yönetilirdi. Papa birkaç defa Venedik Konseyi’ni genelevi kapatması için zorlamış, ancak genelev 1516’daki bir yangında tamamen yok olana kadar açık kalmıştı.

Kilise bunun bir ilahi müdahale olduğunu iddia etse de, hukukçular yangını kızlardan biriyle bedava birlikte olmak isteği reddedilmiş hoşnutsuz bir piskoposun çıkardığını bulmuşlardı. Tanrı’nın İşi, elbette.

 

MADONNA DELL’ORTO

REBECCAC84: Şu çan kulesine tırmanmak istediğini biliyorum.

14. yüzyılda, bir kefaret itikadı olan Humiliati tarafından yaptırılan Madonna dell’Orto, başlangıçta Aziz Kristof’a adanmıştır. Bakire Meryem’in “mucizevi” bir heykeli yakındaki bir meyve bahçesinde (İtalyanca Orto) bulunduğunda, kilisenin ismi değiştirildi. Cephe 1464 yılında eklenmiştir.

 

PALAZZO DELLA SETA

Venedik’in en güçlü tüccarı, Emilio Barbarigo’nun evi. Seta’nın (yerel halk arasında “sevgiyle” anılan adı) yapımı 1450 yılında bitmişti. Bina Venedik gotik mimarisinin tipik bir örneğiydi: karanlık ve görkemli, aynı zamanda aydınlık ve havadar.

 

PALAZZO DUCALE DI VENEZIA

Palazzo Ducale 1309-1424 yılları arasında, Gotik üslupla inşa edildi, bina Doc’un kalacağı, ya da seçildikten sonra ayrılmasına pek nadir izin verildiği için hapis tutulacağı yer olarak yapılmıştı.

Docluk Venedik kıdemleri arasındaki en yüksek rütbedir ve Doc ömür boyu bu görevi sürdürür. 1172 yılında, Docluk seçimi Venedik Yüksek Konseyi’nin seçtiği üyelerden oluşan 40 kişilik bir komite (Kırklar) tarafından yönetilmeye başlandı.

Venedik kendini bir Cumhuriyet olarak görüyordu, bu da halkın hükumette yer alabileceği anlamına geliyordu. Doc göreve geldiğinde halka şu sözlerle takdim edilirdi: “Ben yeni Doc’unuzum, eğer kabul ederseniz.” Aslında, Yüksek Konsey’in üyeleri Kırklar tarafından atanırdı, ki bu konsey de Kırklar’ın üyelerini seçerdi. Burada problemi görüyor musun?

Yüksek Konsey adayları yalnızca asil ailelerden gelenlerin olduğu çok küçük bir havuz içerisinden seçilirdi ve Doc’un istediği kişiyi aday gösterme yetkisi olmasına rağmen, adaylıklar Kırklar ve Konsey’in kendisi tarafından da onaylanmak zorundaydı. Nüfusun büyük bir kısmı eğitimsiz olduğundan, seçim kuralları amaca hizmet edecek kadar karmaşıktı, ve Konsey muhafızları kontrol eder, Venedik tarihsel düzeni takip ederdi: Düzülen yine halk olurdu.

 

PONTE DI RIALTO

REBECCAC84: Shaun’un bahsettiği şu garip Şekiller’den biri bu mekanda. Gidip onu bulmalısın!

Venedik’teki en eski, ve en ünlü köprü olan Rialto, San Marco ve San Polo semtleri arasındaki sınır çizgisidir. Köprü devasa kemer boyutunun yanında, yürüme yolu boyunca sıralanan dükkanlar ve tezgahlarıyla, yakın çevresindeki insanlar için sürekli canlı halde bir gezinti alanı ve toplanma yeri olmasıyla da kayda değerdir.

Yani, kalabalık gruplar halindeki turistlerin taklit Venedik cam işleri için kapıştığı ve kenarlarından, alttan geçen kayıklara tükürmeye çalıştıkları bugünün Rialto’sunun tam aksine. Ah, modern zamanlar.

 

QUARTIER GENERALE DI BARTOLOMEO D’ALVIANO

Bartolomeo D’Alviano daha sonraları hayatında daha büyük işler yaptı, Venedik Ordusu Generali olarak görev yapmak gibi. Bartolomeo’nun biyografisinin bu bölümü tarih kitaplarında kayıt altına alınmamış gibi görünüyor ve karargah olarak kullandığı ahırın görünüşüne bakınca, nedenini anlayabiliyorum.

 

SAN GIACOMO DI RIALTO

REBECCAC84: Shaun’un bahsettiği şu garip Şekiller’den biri bu mekanda. Gidip onu bulmalısın!

İlk olarak 421 yılında inşa edilen San Giacomo’nun, Venedik’teki en eski kilise olduğuna inanılır, ancak halihazırdaki yapı 1071 yılı civarında yapılmıştır.

15. yüzyılda yapılan cephe kısmını muhteşem bir 24-saatlik çini saat süslemektedir. Rönesans döneminde, kilise etraftaki tüccarların gün içinde gelip ibadet ettikleri bir yer olarak kullanılıyordu. En azından, karılarına söyledikleri buydu.

 

SAN GIOBBE

Rönesans mimarisinin Venedik’teki en erken örneklerinden biri olan bu kilise, içinde gömülü bulunan dük, Cristoforo Moro tarafından, yakınlardaki düşkünler evinin sakinleri için yaptırılmıştı.

Cristoforo, 1471’deki ölümüne kadar, Venedik’in Türkler ile olan savaşını yönetmişti. Bir oğlu vardı, 1468’de Venedik Şehri Başçavuşu unvanını kaybetmesinden dolayı evlatlıktan reddettiği, Dante Moro.

 

SAN MARCO SEMTİ

Venedik’in kalbi olan San Marco, yönetim semtidir. Her şey Piazza San Marco ve Palazzo Ducale etrafında gelişmiştir. Burada birçok görülmesi gereken yapı vardır, ünlü San Marco Kilisesi bunlardan biridir.

 

SAN PIETRO DI CASTELLO

REBECCAC84: Shaun’un bahsettiği şu garip Şekiller’den biri bu mekanda. Gidip onu bulmalısın!

İlk olarak 7. yüzyılda inşa edilen San Pietro di Castello Venedik Piskoposu’nun konağıydı. San Pietro di Castello Palazzo Ducale’ye ne kadar uzak, fark ettin mi? Bu uzaklık tesadüf değil, Venedik Docları’nın kiliseden bağımsız kalmaları istenirdi.

San Pietro di Castello’nun kayda değer bir özelliği olmasa da, kulesi Venedik’in dışındaki taş ocaklarından gelen Hırvat taşlarıyla kaplı ilk yapıdır, bu taşlar Palazzo Ducale’yi kaplayan beyaz taşın aynısıdır.

 

SAN POLO SEMTİ

San Polo Semti ünlü Rialto Köprüsü ve 5. yüzyılda yapılan, Venedik’in en eski kilisesi San Giacomo di Railto’ya ev sahipliği yapmaktadır. Ayrıca bölgede Venedik’teki en büyük kiliselerden biri olan Santa Maria Gloriosa dei Frari yer alır.

Tüccarlar mallarını satmak için San Polo’ya akın ederler, ve Venedik’in 15. yüzyıldaki en güçlü tüccarı Emilio Barbarigo’nun palazzosu da buradadır.

 

SAN ZACCARIA

İlk olarak 9. yüzyılda inşa edilen San Zaccaria, Aziz Vaftizci Yahya’nın babası, burada gömülü olduğuna inanılan Zekeriya’ya adanmıştı. Aziz Zekeriya’nın gömülü olduğu düşünülen diğer yerler: Dağlık Karabağ’daki Gandzasar Manastırı, Yad Abşalom, Büyük Halep Camisi ve Yehoşafat Vadisidir.

San Zaccaria 1105 yılında yandı, yangında 100’den fazla rahibe öldü. Kilise 1170 yılında tekrar yapıldı ve Gotik ve Rönesans stilleri karışımı bir mimari ile tamamlandı.

İronik olarak, Rönesans’ta bina, asil ailelerin binanın tarihi hakkında hiçbir şey bilmeyen kızlarının gözde rahibe manastırı seçimi olmuştur.

 

SANTA MARIA DEI CARMINI

REBECCAC84: Bu girdiyi atladıysan, çoktan o kilisenin tepesine çıkmışsındır.

1300lerde inşa edilen Santa Maria dei Carmini (kısaca Carmini), geçimlerini yakınlardaki bir Carmelite manastırındaki keşişlere önlükler dikerek kazanan bir grup kadın tarafından kuruldu.

Carmelite keşişleri bu önlüklere, ya da omuzluklara o kadar inanıyorlardı ki, Carmelite Yasası bu önlükler olmadan uyumanın ciddi bir kusur olduğunu ve omuzluklar olmadan Vaaz vermenin otomatik aforoza sebep olacağını söylüyordu. Neden mi? Çünkü 1251 yılında, Bakire Meryem gerçek kimliğini Cambridge’li Simon Stock’a söylemiş ve ona kahverengi omuzluk giyenlerin kurtuluşa ereceğini müjdelemişti.

Bu yüzden, 200 yıl sonra bile, bir grup kadın hala Santa Maria dei Carmini’ye kapanır, ve kendilerini kahverengi önlükler biçiminde kurtuluş dokumaya adarlardı.

 

SANTA MARIA DELLA VISITAZIONE

REBECCAC84: Bahse varım yukarıdaki manzara muhteşemdir!

Liman bölgesindeki Santa Maria della Visitazione Venedik’teki aynı isimli ikinci kilisedir, kendini yanlış düğünde bulman işten bile değil.

Kilise 1400lerde yapılmış ve kütüphanecilerin ve ansiklopedi yazıcılarının hamisi, Aziz Jerome’ye adanmıştı, ancak daha sonra, Bakire’nin Vaftizci Yahya’nın annesi Elisa’yı ziyaret etmesi üzerine ona adandı, belki de bu, ziyaretlerin beraberinde yiyecekler de getirmesi ve daha eğlenceli olmasından dolayıydı.

 

SANTA MARIA GLORIOSA DEI FRARI

REBECCAC84:Şu çan kulesi sana meydan okuyor!

Fransisken keşişleri tarafından inşa edilen Santa Maria Gloriosa dei Frari (kısaca Frari), Venedik’teki ikinci en büyük kilisedir. Yoksulluğu yücelten Aziz Francis’ten ilham alan kilise, oldukça sade bir dış dekorasyona sahiptir.

15. yüzyılda, Frari’nin içinde daha sonra yerle bir olan gizli bir lahit olduğu söylenir.

 

SANTI GIOVANNI E PAOLO

Venedik’teki en büyük kiliselerden biri olan Santi Giovanni e Paolo, dönemin Doc’u Jacopo Tiepolo’nun rüyasında alanın üstünde beyaz kuşların uçtuğunu görmesinden sonra inşa edildi. 1246 yılında kilisenin inşa edileceği alanı Dominikler’e bağışladı. Şu anki İtalyan Gotik tarzındaki kilisenin yapımı 1430 yılına tamamlandı.

İlginç bir not olarak, kilisede Siena’lı Azize Katerina’nın ayak izi olduğu rivayet edilir. 25 kardeşin en küçüğü olarak 1347 yılında Siena’da doğan Katerina, “Baba” olarak seslendiği Papa’nın önemli temsilcilerinden biri haline geldi.

İronik olarak, hayatındaki en şaşırtıcı olay öldükten sonra, Siena’daki takipçileri naaşını Roma’dan çalmaya çalıştıklarında gerçekleşti. Bedeni şehirden dışarı çıkaramayınca, sevgiyle başını kesip bir çuvala koydular.

Muhafızlar çuvalın içine bakmaya karar verdiklerinde, takipçileri Katerina’ya yakardılar. Muhafızlar çuvalın içinde kafa yerine gül yaprakları gördü ve çuvalı almadan grubun Siena’ya gitmek üzere şehirden ayrılmasına izin verdiler. Bu yüzden o bir azize kabul edilir.

 

SANTO STEFANO

0

REBECCAC8484:Orada olsaydım, seninle kilise kulesinin tepesine kadar yarışırdım!

Bu gotik kilise 13 yüzyılda inşa edilmiş, 14 yüzyılda tekrar yapılmıştır.

Bir dükanın (Andrea Contarini) dinlenme yeri olmasının yanında Martin Luther’in bir kere bu kilisenin içinde büyük bir kalabalığa hitap etmesiyle de ünlüdür.

 

SCUOLA GRANDE DI SAN MARCO

REBECCAC84: Shaun’un bahsettiği şu garip Şekiller’den biri bu mekanda. Gidip onu bulmalısın!

Scuola Grande di San Marco, halkın yiyecek, çeyiz, tören, evlilik, cenaze merasimi ve diğer her türlü ihtiyaçlarının karşılanması için kurulmuş, Venedik’in en büyük altı hayır kurumundan biriydi. Dikkate değer bir özellik olarak, üyelik yalnızca elitlere değil, her Venedik vatandaşına açıktı.

Venedik vatandaşlığı statüsü üçüncü nesil Venediklilere ya da 15 yıl boyunca vergisini ödeyenlere verilirdi, yani Venedikliler oldukça yabancı düşmanıydı, parasını verenler hariç.

Binanın 1260 yılında inşa edilen cephesi 1485 yılında çıkan bir yangında yanmış, yerine şimdiki gösterişli Bizans stili cephe yapılmıştır.

 

SQUERO DI SAN TROVASO

Bu küçük alan gondol yapımı ve tamiri için kullanılan bir tersane işlevi görürdü.

Venedik içi ulaşımın en önemli unsuru olan gondollar, sekiz farklı tür ağaçtan (maun, vişne, köknar, ceviz, meşe, karaağaç, karaçam ve ıhlamur) yapılır ve 280 parçadan oluşurdu.

Sandalın sol tarafı sağ tarafından daha uzun olur, böylece gondolcu sol tarafta oturarak yer değiştirmesine gerek kalmadan gondolu kontrol edebilir ve alkollü gondolcuların yer değiştirirken yolcularının suratlarına kürekle vurmaları engellenmiş olurdu.

 

TORRE DELL’OROLOGIO

REBECCAC84: Shaun’un bahsettiği şu garip Şekiller’den biri bu mekanda. Gidip onu bulmalısın!

Venedik’in zenginliğini göstermesi için 15. yüzyılın sonlarında inşa edilen Torre dell’Orologio, saati, ayın mevcut fazını ve tüm insan davranışlarını yıldızlardaki küçük şekillerin belirlediğini düşünenler için, Zodyak’ta baskın burcu gösterir.

Efsaneye göre, saatin tasarımcıları işleri bittiğinde kör olmuşlar, bu yüzden başka bir eşi daha yapılamamış. Bu muhtemelen saçmalık olsa da, saatin tasarımcıları hayatlarının geri kalanı boyunca saatin işleyişini kontrol altında tutmak için saat kulesinin içinde yaşamışlardır.

Torre dell’Orologio sonunda büyük bir amaca hizmet eder hale geldi, yakındaki limandaki denizciler gelgitle birlikte ayrılış vakitlerini ayarlamak için saati kullanmaya başladılar.

 

VENEDİK

Muhtemelen 7. yüzyılın sonları civarında kurulan Venedik’in gölcüklerle sarmalanmış yapısı Lombardiyalı işgalcilerden saklanma çabasındaki Bizanslı yerleşimcilerin ürünüydü. Orta Çağlarda, şehir büyük bir deniz gücüne evrildi. Adriyatik’in tepesindeki stratejik konumu karanın iç kısımlarına mal taşıyan gemilerin Venedik’ten geçmesini zorunlu kılıyordu, bu da şehri para ve ticaretle dolduruyordu.

Orta Çağların sonlarına yaklaşırken, Venedik hem komşu devletler, hem de Kilise üzerindeki itibarını kullandı. 1202 yılı civarında Dördüncü Haçlı Seferi başlatılırken, haçlıların Venedik taşıma gemilerini kullanmaları gerekiyordu, Venedik Docu Enrico Dandolo, buna haçlıların Zadar’ın Dalmaçya şehrini almaları ve daha sonra Konstantiniyye’yi fethetmeleri şartıyla kabul etmişti.

Konstantiniyye düştüğünde şehir, diğer birçok şeyin yanında San Marco Bazilikası’na süs olarak dört bronz at heykelini de çalan Venedik donanması tarafından yağmalandı. İşte inanç girişimciliği diye buna derim.

Venedik’in zenginliği artarken, donanması da büyüdü. Deniz savaşlarıyla Bizans bölgeleri ile Macar bölgelerini aldı ve Ceneviz donanmasını yok etti. Venedik’in serveti denize o kadar bağlıydı ki her yıl Doc gölcüğe bir yüzük atıp Latince şöyle derdi: “Biz seninle, denizle evliyiz, gerçek ve ezeli Rabbin işaretiyle.” Deniz-insan ilişkilerinin tanrısallığı hakkında bir çok soru işareti oluşmasına rağmen, Papa bu evliliği kutsamıştı.

15. yüzyılın sonunda, Venedik muhtemelen dünyadaki en zengin şehir ve Paris’ten sonra Avrupa’daki en büyük ikinci şehirdi ancak Avrupa’nın geri kalanı olanları yeteri kadar izlemişti. Fransa, İspanya, Avusturya ve Macaristan Cambrai Antlaşması ile güçlerini birleştirdiler ve Venedik’i yıkmak için Papa II. Julius’u da yanlarına aldılar.

Ancak Venedik fırtınayı atlatmayı başarmış, bir kaç korkunç yenilgiye rağmen bile sonunda bölgelerini elinde tutmayı başarmıştı. Ancak bir daha asla genişleyemedi. 18. yüzyılda Osmanlı saldırdı ve Venedik, sonunda 1797 yılında Avusturya’nın Cumhuriyet’in kontrolünü ele geçirmesiyle sonlanan uzun bir gerileme dönemine girdi.

 

 

FLORANSA

 

BOTTEGA DI LEONARDO A FIRENZE

Leonardo atölyesini zamanın en başarılı sanatçılarından biri olan Verrocchio’dan aldığı çıraklık eğitimini tamamladığında açtı.

147 ve 1481 yılları arasında, Leonardo muhtemelen Verrocchio ile çalışmaya devam etti ancak kimse ne üzerinde çalıştıklarını bilmemektedir. 1481 yılında, San Donato a Scopeto keşişlerinden Mecusi’nin Tapınması tablosu için ilk komisyonunu aldı.

Gerçek bir Da Vinci tarzıyla, tabloya başladı ama asla bitirmedi.

 

CASA DI VESPUCCI

Ünlü Amerigo Vespucci’nin uzaktan büyük büyük amcası tarafından 1350 yılında yaptırılan nispeten mağrur Vespucci malikanesi Floransa’daki ilk boyalı cepheye, daha sonra Oltrarno bölgesinde herkes tarafından tekrar edilen bir tarza sahip olması bakımından dikkate değerdir.

 

FLORANSA

M.Ö. 59 yılında Julius Sezar tarafından kurulan, Romalılar’ın verdiği adıyla Florentia, çabucak bir ticaret merkezi haline geldi.

5. yüzyılda Roma’nın yağmalanmasından sonra Ostrogotlar kontrolü ele geçirdi. Onların yönetiminde, şehir sürekli olarak Bizanslıların saldırısı altındaydı, nüfus 1000 kişinin altına düşmüştü. Lombardiyalılar 6. yüzyılda güç kazandı ve Bizans saldırılarına son verdiler.

Floransa 14. yüzyılda 80,000 nüfusa ulaştı ve bunun 25,000 kadarı yün sanayisinde çalışıyordu. 1378 yılında, alt sınıflar tarafından başlatılan büyük ayaklanma yün tarayıcılarının güçlenmesine ve hükumeti ele geçirmesine yol açtı. Onların ilerlemeci, radikal demokrasileri 2 aydan kısa sürdü, ardından üst sınıf kontrolü tekrar ele aldı fakat ayaklanma zenginleri o kadar korkutmuştu ki, olayın üstünden yüz yıl geçtikten sonra bile hala fısıltılarla konuşuluyordu. Tıpkı günümüzün 1960’lardaki hippi hareketi gibi.

Ayaklanmanın ardından Albizzi ailesi kendiliğinden yönetici konumuna yükseldi. Floransa’da hızlı bir şekilde etkisini arttıran yeni zengin bankacı Medici ailesinin yükselişinden rahatsız olan Maso ve Rinaldo Albizzi, Cosimo de’ Medici’yi hapse attılar ve 1433 yılında sürgüne yolladılar. Ancak Cosimo perde arkasında etkisini artırmaya devam etti ve 1434 yılında gücüne kavuşarak Cosimo’ya hep sadık kalmış olan Luca dışında, tüm Albizzi ailesi fertlerini sürgüne yolladı. Luca Albizzi, 1442 yılında Cosimo’nun eski dostu Ilario Auditore’nin yerine, Gonfaloniere olarak Floransa’nın yönetici organı Signoria’ya katıldı.

Etkileyici kamu binaları yapan ve Michelangelo, Leonardo ve Botticelli gibi ilham kaynağı kişileri destekleyen Medici yönetimi altında Rönesans beşiği olan Floransa’da güvenli bir dönem başladı.

 

GIOTTO’S CAMPANILE

1334 yılında, Giotto di Bondone (ünlü mimar ve ressam) tarafından yapımına başlanan bu ünlü gotik çan kulesi, Giotto öldüğünde henüz tamamlanmamıştı. Daha sonra yapımı Andrea Pisano devraldı ancak 1348’de, Kara Ölüm’e yenik düştü.

1359 yılında, kulenin yapımı en üst üç kat için Giotto’nun planlarından sapan Francesco Talenti tarafından tamamlandı. En üst üç katı perspektife göre genişletmişti, böylece aşağıdan bakıldığında, üç kat da eşit büyüklükte gibi görünüyordu.

Kule Carrara’dan gelen beyaz, Siena’dan gelen kırmızı ve Prato’dan gelen yeşil mermerle kaplıdır. Tepeye kadar toplam 414 merdiven vardır, belki de bu Charles Messier’in tam 414 yıl sonra Girdap Gökadası’nı keşfini temsil ediyordu. Belki de etmiyordu.

 

LA ROSA COLTA

1465 yılında açılan La Rosa Colta (Koparılmış Gül), çabucak Floransa günlük hayatında önemli bir yer haline geldi. Buradaki kadınlar üst sınıf olarak bilinirdi. Şiir ve sanat eğitimi alırlar, aynı zamanda cinsel ilişki konusunda da eğitilirlerdi.

Signoria üyelerinden birini, ya da duruma göre, Medici ailesinden birilerini La Rosa Colta’da görmek şaşırtıcı sayılmazdı.
Daha önce ziyaret edilmiş bir bölgeye hızlıca seyahat et.

 

LOGGIA DEI LANZI

Benci de Cione ve Simone di Francesco Talenti tarafından 1376 ve 1382 yılları arasında yapılan Loggia dei Lanzi, Floransa’nın yöneticileri olan Signoria’nın yemin ederek göreve başlayan üyeleri için bir sığınak olarak inşa edilmişti.

16. yüzyılda, Mediciler tepeye bir balkon yaptırdı, böylece Floransa şehri iplerin kimde olduğunu açıkça görebilecekti.

 

MERCATO VECCHIO

REBECCAC84: Shaun’un bahsettiği şu garip Şekiller’den biri bu mekanda. Gidip onu bulmalısın!

Floransa iş merkezinin kalbi Mercato Vecchio, şehrin tüm alışveriş ihtiyaçlarını karşılardı. 14. yüzyıl Floransası şairi Antonio Pucci’den alıntılanırsa: “Hekimler her hastalıkla ilgilenirler ve işte keten elbiseler, ve kendir tüccarları, domuz satıcıları, ve şifacılar.”

Mercato ilk olarak Forum alanına Roma döneminde inşa edildi, ve ilk olarak 1030 yılında pazar yeri olarak kayıtlara geçti. Kırsal bölgelerden gelen tahıl gibi ana yiyecekler en çok satılan ürünlerdi, ardından da yün geliyordu.

Bunun yanında, eğer satıcılar çok sıkılırlarsa, 15. yüzyıl şairi Il Panormita’dan alıntılarsak: “Ve sokağın ortalarına doğru kendine has kokusundan bile tanıdığınız, şirin bir genelev vardı.”

 

OLTRARNO SEMTİ

Floransalıların deyimiyle, nehrin karşısındaki bölge (Oltrarno asıl anlamıyla “Arno’nun öbür kıyısında” demektir) Oltrarno, şehrin en eski yerleşim yerlerinden biridir ve nüfusunu çoğunlukla zanaatkarlar oluşturur. Ek olarak dindar cemaat, Santo Spirito manastırı ve kilisesiyle oldukça iyi temsil edilir.

Floransa tarihinin sonraki dönemlerinde Medici, Pitti Sarayı’nı almış ve burayı bir dizi gizli geçitle Palazzo della Signoria ve Uffizi’ye bağlamıştır. Bu gizli geçitlerden biri Ponte Vecchio’nun üst katlarından birini çaprazlamasına keser. Bu ağ yapısı, Rönesans boyunca onları öldürmeye teşebbüs eden tüm insanları düşününce akıllıca bir yatırımdı.

 

OSPEDALE DEGLI INNOCENTI

REBECCAC84: Shaun’un bahsettiği şu garip Şekiller’den biri bu mekanda. Gidip onu bulmalısın!

Filippo Brunelleschi tarafından tasarlanan ve 1445 yılında açılan Ospedale degli Innocenti (Masumlar Hastanesi) istenmeyen bebekler için bir yetimhaneydi. Görünen o ki, Floransalılar cesur insanlardı, çünkü bu bina amacı bakımından o dönem Avrupa’da bir ilkti.

Bebekler ön kapıya küçük bir leğenin içinde bırakılırlardı, hatta daha sonraları, üstüne konan bebekleri dönen yatay bir tekerlekle içeri taşıyan bir sistem ebeveynlerin çocuklarını koyarken görülmemelerini sağlayarak bu sistemi kolaylaştırmıştı.

Bazı ebeveynler yalnızca çocuklarını bırakmakla kalmıyor, onların üzerinden para da kazanıyordu. Bir çok anne bebeklerini bırakıp Ospedale tarafından süt anne olarak kiralanıyordu, böylece kendi çocuklarını emzirmek için para alıyorlardı.

Erkek çocuklar Ospedale’nin çalışanları tarafından farklı dallarda eğitiliyordu, kız çocuklar ise genellikle rahibe ya da erkeklere eş olarak yetiştiriliyordu.

 

PALAZZO AUDITORE

1473 yılında yapımı tamamlanan Palazzo Auditore, sade taş işçiliği ve Roma üslubu sütunları ile dikkate değerdir. Giovanni Auditore, Leone Battista Alberti’ye ait olan eskiz çizimlerine bakarak binayı kendisi tasarlamıştır.

Yapımı tamamlandıktan sonra, bina Santa Maria Novella bölgesinin temel yapılarından biri haline geldi. Lorenzo de’ Medici, Giovanni’ye gönderdiği 1474 tarihli bir mektupta, cephenin “gereksiz gösterişten” uzak oluşuna hayranlığını belirtir.

 

PALAZZO DELLA SIGNORIA

Arnolfo di Cambio Palazzo della Signoria’yı (Palazzo Vecchio olarak da bilinir) 1299 yılında, Floransa’nın yöneticileri, Signoria için tasarladı.

Signoria şehirdeki loncalar tarafından seçilen dokuz üyeden (diğer adıyla, Priori) oluşuyordu, her bölgeden iki kişi, ve bir de Adalet Bayraktarı. Üyelerin kur’ayla seçilmesi gerekiyordu ama Medici gücü ele geçirdiğinden beri, kur’alardan yalnızca onlara yakın kişiler çıkmaya başladı. Halkın hükumeti, değil mi?

İlginç bir gerçek: Ön taraftaki kule tam ortalanmamıştır çünkü daha eski bir yapıdan kalmadır ve Palazzo ile sonradan birleştirilmiştir. İçinde iki küçük hücre vardır, ve birinde bir zamanlar Cosimo de’ Medici hapsedilmiştir.

 

PALAZZO MEDICI

Cosimi de’ Medici’nin yerleşik mimarı Michelozzo di Bartolomeo Michelozzi tarafından yapımı 1455 yılında tamamlanan Palazzo Medici, Medici ailesinin özel konağı olarak inşa edilmiştir. Bina Rönesans döneminin hakim düşüncesi olan hümanizm ögeleri ile tasarlanmıştı, bu da daha insani ölçülerde binalar demekti.

En azından, palazzo yapılırken teoride düşünce buydu ancak etkileri daha çok şöyle olmuştu: Dışarısı kötücüldür ve duvarlar insanları dışarıda tutarlar. Eğer cephe konuşabilseydi, şöyle derdi: “Geri çekilin! Buraya ait değilsiniz! içeri girebilecek kadaR önemli değilsiniz!”Buna zıt bir şekilde, yalnızca Medici ailesi ve ziyaretçilerinin görebildiği iç avlu, dış tarafın keskin hatlarından hiçbirine sahip değildi. Tamamen tatlı, yuvarlak hatlı köşelere sahipti, tıpkı bir düğün pastası gibi. Şöyle diyordu: “Erişebildiniz, cennete hoş geldiniz!”

Aslında, Cosimo avluyu onaylamış fakat Brunelleschi tarafından daha önceden tasarlanan daha açık bir cephenin planlarını kabul etmemişti. O Floransa içinde bir Medici kalesi istiyordu.

 

PALAZZO PITTI

REBECCAC84: Çatıdaki manzaraya bir göz atmalısın!

Luca Pitti’nin müthiş zenginliğini göstermesi için yapımına başlanan Pitti Sarayı, Luca’nın parasının bitmesi ve 1472’de ölmesi üzerine yarım kaldı. Güçlü Roma tarzı mimarisi, Roma’nın dışında bulunan antik imparatorluk zamanı su köprülerinin keskin hatlı taş kemerlerini anımsatmaktadır.

 

PONTE VECCHIO

Bu ünlü köprü Arno’nun iki yakasını en dar yerinde birleştirir. Orijinal köprü muhtemelen Romalılar tarafından yapılmıştı, ama ilk yazılı kayıtlar 996 yılına aittir.

1345 yılında yapılan şimdiki köprünün daha önceki iki hali sel sularıyla yıkılmıştır. Güneydoğu köşesine köprüyü koruması için bir kule dikilmiştir.

Köprü üç parça kemerden oluşmaktadır. Önceden sıra dışı olan, ancak şimdi Rönesans boyunca oldukça yaygın bir özellik olarak köprünün yürüme yolu boyunca dükkanlar sıralıydı.

Önce kasaplar burada yer aldı ancak bunların yerine zamanla kuyumcular, hediyelik eşya dükkanları ve aşkları sonsuza kadar sürsün diye köprünün tutacaklarına kilit asıp anahtarı suya fırlatan garip ergenler gelmiştir, tabi aynı günün akşamı bu kilitlerin huysuz polisler tarafından kırılıp atıldığını bilmiyorlardı.

Sonsuza kadar, tabii.

 

SAN GIOVANNI SEMTİ

San Giovanni, adını Floransa’nın koruyucu azizi Vaftizci Yahya’dan alır. Şehrin en eski semti ve yönetimin merkezidir, Palazzo della Signoria burada bulunur. Eğer büyük kiliselere bakıyorsan, kuzey uçtaki Santa Maria del Fiore’ye git. Şu devasa kubbesi olan kilise.

 

SAN LORENZO

REBECCAC84: Shaun’un bahsettiği şu garip Şekiller’den biri bu mekanda. Gidip onu bulmalısın!

İçinde Mediciler’den birinin öldüğü Floransa’daki tüm kiliseler arasında, San Lorenzo’nun en eskisi olduğu söylenir. 393 yılında kutsanmıştır ve hala şehir duvarlarının dışındadır.

Michelangelo iç cepheyi, Santa Maria del Fiore’nin kubbesinin yaratıcısı Filippo Brunelleschi ise genel planı tasarlamıştır. Brunelleschi, kilisenin yapımı tamamlanmadan öldü ve dizaynlarından bazıları sonradan değiştirildi.

Yaklaşık 50 lahite ev sahipliği yapan Medici mahzeni, merkezinde içinde İsa’nın bedeninin bulunduğu Kutsal Türbe’ye ev sahipliği yapmak üzere inşa edilmişti. Ancak, onu önce satın alma, sonra da başarısızca Kudüs’ten çalma girişimleri, bankerlerin birçok şeyi satın alabileceğini ama ahlakı satın alamayacağını kanıtladı.

 

SAN MARCO SEMTİ

Venedik’in kalbi olan San Marco, yönetim semtidir. Her şey Piazza San Marco ve Palazzo Ducale etrafında gelişmiştir. Burada birçok görülmesi gereken yapı vardır, ünlü San Marco Kilisesi bunlardan biridir.

 

SANTA CROCE

REBECCAC84: Shaun’un bahsettiği şu garip Şekiller’den biri bu mekanda. Gidip onu bulmalısın!

Dünyadaki en büyük Fransisken kilisesi olan Basilica di Santa Croce, içinde Giotto tarafından yapılan freskleri ve revaklı avlusunda Rönesans mimarisinin en büyük eserlerinden biri sayılan, Filippo Brunelleschi tarafından tasarlanan bir şapeli bulundurmaktadır.

Aziz Francesco’ya ve İncil’in Fransisken tefsirine göre, İsa havarilerine bir yoksulluk yemini ettirmiştir: “Ve onlara dedi ki: Yolculuğunuz için yanınıza bir şey almayın; ne asa, ne bohça, ne ekmek, ne para; ne de birden fazla giyecek”. Peki, nasıl oldu da en temel değer olarak yoksulluğu seçen ve bu uğurda yemin eden bir Katolik mezhebi böyle şatafatlı bir kiliseye sahip oldu?

Şöyle ki, 1322 yılında, Papa Fransiskenler’in yoksulluk yemininin yanlış olduğunu, aslında İsa’nın kendine ait malları olduğunu ve havarilerinin de mallarının olmasını istediğini deklare etti. Bu da, elbette, Fransiskenler’in para ve arsa toplamaya zorlanmaları demekti, ki bu arsa da sonunda Papa’ya ait olacaktı, böylece İncil tefsirinin sürpriz bir şekilde kazançlı olabileceği (özellikle Papa iseniz) kanıtlanmış oldu.

 

SANTA MARIA DEL FIORE

İtalya’nın en büyük kiliselerinden biri ve Floransa’daki en büyük yapı olan Santa Maria del Fiore, birçoklarınca Rönesans mimarisinin ilk başyapıtı olarak kabul edilir.

Kilise 1296 yılında Arnolfo di Cambio tarafından tasarlanmış olmasına rağmen kubbenin yapımına 15. yüzyılın başlarına kadar başlanmadı. Cambio çok uzun zaman önce ölmüş olduğundan, o zamanki mimarların hiçbiri böyle devasa bir yapının nasıl yapılabileceğini bilmiyorlardı, Floransa’da destek iskelelerinin kullanılması yasaktı ve sıvanın hazırlanması günler alıyordu.

Ama henüz her şey bitmemişti. Müthiş bir geri dönüş hikayesiyle, daha önce Vaftizhane kapılarının tasarımı ihalesini kaybeden bir mimar, Filippo Brunelleschi, kubbenin tamamlanması için açılan yarışmayı kazandı. Daha önce yenildiği tasarımcı Lorenzo Ghiberti’yi yenmişti.

Brunelleschi yukarıda çalışan işçilerin kubbeyi tamamlamaları için ihtiyaçları olan taşları yukarı çıkaracak makineleri icat etti, ayrıca tüm kubbeyi kubbe kalıbı (taşlar yerleştirilirken kubbeyi sabit tutan bir destek yapısı) kullanmadan inşa etmeyi başarmıştı. 4 milyonun üstünde taş barındıran kubbe 1436 yılında tamamlandı.

Fener, Brunelleschi 1446’da öldükten sonra eklendi ve sözde kutsal emanetleri de barındırıyordu. Söylentilere göre, bunun yerine aslında içeride yeri tam olarak bilinmeyen koca bir lahit vardı.

 

SANTA MARIA NOVELLA

REBECCAC84: Zor bir görev gördüğümde anlarım, git şu mezarı bul!

Floransa’daki ilk devasa bazilika olan Santa Maria Novella, 1420’de henüz bitmemiş olmasına rağmen takdis edildi. Ünlü hümanist, Leone Battista Alberti, üst cepheyi tasarlayıp 1470 yılında kiliseyi tamamlamıştı.

Ancak, Santa Maria Novella’nın kökleri, kiliseyle aynı yere inşa edilmiş ve altında gizli bir lahit olan küçük bir tapınağa dayanır.

Bununla ilgili bir not olarak, en sevdiğim alıntı bazilikanın içinde, bir lahitin üstündeki resimde yazılıdır: “Bir zamanlar senin şu an olduğun şeydim, şimdi bir gün senin olacağın şeyim”.

 

SANTA MARIA NOVELLA SEMTİ

Bu semt adını Floransa’daki ilk büyük bazilika olan Santa Maria Novella Kilisesi’nden alır. Bu bölgede, bölgenin kuzey sınırına doğru şehrin büyük pazarı Mercato Vecchio bulunur.

 

SANTA TRINITA

Daha önceden var olan bir kilisenin üstüne 1258’de inşa edilen Santa Trinita (Kutsal Teslis) en çok, içindeki Michelangelo’nun öğretmenlerinden biri olarak tanınan ünlü ressam Domenico Ghirlandaio tarafından yapılan Aziz Francesco’nun hayatını anlatan fresklerle süslü Sassetti Şapeli ile ünlüdür.

Santa Trinita, müritleri ömürleri boyunca sıkı sıkıya sessizlik ve açlıkla terbiye edilen ciddi bir tarikat olan Vallumbrosa keşişlerinin ana kilisesidir.

Santa Trinita fresklerinin güzelliğine rağmen, manastırlarının dışına çıkmaları halinde dayak cezasıyla karşı karşıya olan Vallumbrosa keşişlerinin pek azı bu freskleri görmüştür.

 

TOSKANA

 

ANTICO TEATRO ROMANO

REBECCAC84: Shaun’un bahsettiği şu garip Şekiller’den biri bu mekanda. Gidip onu bulmalısın!

Benzer yapıya sahip olan Yunan tiyatrolarından esinlenmiş Antik Roma tiyatrolarının kalıntıları, hala bir zamanlar İmparatorluk’un hükmettiği topraklarda bulunabilir.

Tipik Roma tiyatroları, tarifi kaybolduğu için Rönesans İtalya’sında kullanılmayan bir malzemeden, çimentodan yapılmışlardı. Yarım daire şekilleri muhteşem bir akustik oluşturuyor, seyirciler sahnedeki oyunu, konuşmaları ve koroları rahatça duyabiliyorlardı.

Hiç mermer olmadığını fark ettin mi? Rönesans İtalyanları Roma kalıntıları ile ilkel bir geri dönüşüm formu geliştirmişlerdi: bulunan her mermer parçası daha sonra bedavadan kullanılmak üzere sökülürdü.

 

 MONTE OLIVETO MAGGIORE

REBECCAC84: Shaun’un bahsettiği şu garip Şekiller’den biri bu mekanda. Gidip onu bulmalısın!

1313 yılında Bernardo Tolomei tarafından kurulan Monte Oliveto Maggiore Manastırı, temelde Benedikten’di. Benedikten keşişleri çoğunlukla hakim görüşü kabul eder, kendi yerel yönetimleri tarafından yönetilen otonom cemaatleri içinde yaşar ve “barış, dua ve çalışma” düsturuyla hareket ederlerdi.

Monte Oliveto Maggiore Siena bölgesi topraklarının çoğuna hakimdi, bu yüzden kendi özel yönetimine sahip olması, örneğin iyi avukatlara, böyle bir zenginliğin işleriyle uğraşması için gerekliydi. Şans eseri, Bernardo Tolomei bir hukukçuydu ve öldüğünde manastırı oldukça kazançlı bir yer olarak bırakmıştı.

 

MONTERIGGIONI

13. yüzyılda Siena yöneticileri tarafından yaptırılan Monteriggioni, Floransa’nın toprak kazanma ataklarına karşılık Toskana savunmasında aktif rol aldı. Bu çatışmanın ön cephesinde, şehrin yöneticileri ve koruyucuları olan Auditore ailesi vardı. Bugün hala görülebilen Monteriggioni’nin ünlü surlarını da Auditore ailesi yaptırmıştı.

Floransa isteklerinin karşısında durmalarına rağmen, Auditoreler’in Medici ailesiyle çoğunlukla Floransa’daki ortak köklerinden kaynaklanan çok yakın bağları vardı.

Monteriggioni, Floransa saldırılarına karşı kendini başarıyla savundu, ta ki 1554 yılında şehir kendisine ihanet edene kadar. Garnizon koruyucusu ve bir Floransa sürgünü olan Giovannino Zeti, Floransa’ya geri dönmesine izin verilmesi karşılığında şehrin anahtarlarını teslim etti.

Sıradışı bir şekilde Auditoreler, Medici ailesinin dostlarını unutmadığının bir göstergesi olarak Floransa egemenliği altında da şehrin yönetiminde kalmaya devam ettiler.

 

PALAZZO COMUNALE

San Gimignano’nun belediye binası olan Palazzo Comunale belediye yöneticilerinin oturması için 1288’de inşa edildi.

Kuleler Şehri tanımına yaraşacak şekilde, belediye konseyinin yeni evlerindeki ilk icraatlarından biri binanın tepesine Torre Grossa’yı inşa ettirmek oldu. Podestà 1337 yılında Palazzo Comunale’de kalmaya başladı.

 

SAN GIMIGNANO

Modena şehrini Attila Han’dan kurtarmak için yoğun bir sis yarattığına inanılan Aziz Geminianus’un adı verilen San Gimignano 3. yüzyılda kuruldu. Şehir Roma’ya giden hacıların yolu üzerinde bir durak noktası olması itibariyle 10. yüzyıldan bu yana büyümeyi sürdürdü.

1199 yılında, halkı zenginleşen San Gimignano Volterra piskoposlarından ayrıldı ve kendi kendini yönetir hale geldi. Şehrin kendine özgü kuleleri, ceplerinde ne kadar para olduğunu göstermekte yarışan zengin halkı tarafından yapıldı. Altın çağındayken, şehirde toplam 72 kule vardı.

Fakat 1348 yılındaki veba salgını San Gimignano’yu kırıp geçirdi. bakım masrafları için yeterli parası olmayan şehir dağılmaya başladı. Konsey yardım için Floransa’ya başvurdu, ve Floransa kontrolü ele geçirdi.

 

SANTA MARIA ASSUNTA

REBECCAC84: Shaun’un bahsettiği şu garip Şekiller’den biri bu mekanda. Gidip onu bulmalısın!

Şehirde hiç piskopos olmamasına rağmen, yerel halk tarafından Duomo ismiyle anılan Santa Maria Assunta 12. yüzyılda kuruldu. Şok edici bir şekilde, Kuleler Şehri San Gimignano’nun aksine şehirde hiç kule yoktu. Bir kilise zoruyla evlenmemeye benzeyen bu tavır muhtemelen akıllıca bir hareketti.

 

TORRE DEL DIAVOLO

Muhtemelen ortaçağa özgü bir savunma için yapılan Torre del Diavolo bir zamanlar zirvesinde bir yürüyüş yoluna sahipti. Tepedeki tahta kazıklar yolun tahtalarını düzende tutuyordu.

Kime sorduğunuza bağlı olarak, kule ismini (Şeytan’ın Kulesi) bir keresinde kuleye isabet eden bir yıldırımdan ya da kulenin ilk sahibinin bir geziye çıkması ve döndüğünde kuleyi bıraktığından açık bir şekilde daha yüksek bulmasından alıyor.

 

TORRE GROSSA

San Gimignano’nun 54 metre üstünde yükselen, şehrin en yüksek kulesi Torre Grossa, isminin hakkını verir. diğer bazı kulelerin aksine içinde bir çan bile vardır. Torre Grossa’nın yapımı 1300 yılında başladı ve 1311’de bitti.

 

TORRE ROGNOSA

13. Yüzyıl Palazzo Vecchio del Podestà’sına bağlanmış olan Torre Rognosa, San Gimignano’nun 51 metre yukarısına kadar uzanır.

Podestà (Türkçe anlamı Güç), bir çok ıtalyan şehrinin atanmış yöneticisine verilen lakaptır. Palazzo Vecchio 100 yıl kadar San Gimignano Podestà’sının konağı olarak kullanıldı, ta ki 1337 yılında Palazzo Comunale’deki alana taşınana kadar.

Neden Podestà büyük bir geleneği böyle bir anda terk etsin ki? Belki de Palazzo Comunale San Gimignano’daki en yüksek kuleye sahip olduğu içindir.

Kule Kıskançlığı: Bunun değişim için yeterli bir güç olmasını küçümseme.

 

TORRI DEI SALVUCCI

REBECCAC84: Shaun’un bahsettiği şu garip Şekiller’den biri bu mekanda. Gidip onu bulmalısın!

Kuleleriyle ünlü bir şehirde, Salvucci ailesi 13. yüzyılın gücünü göstermek adına, bir değil iki kule dikti. Ve iki kule yapmakla kalmayıp, bunları San Gimignano’nun yöneticisinin (Podestà’nın) kulesinden daha yüksek yaptılar, hem de 1255’te çıkan ve böyle bariz bir şekilde agresif yapı inşa edilmesini yasaklayan kanuna rağmen.

Çileden çıkan Podestà, kulelerin kendi kulesinden kısa olana kadar kesilmelerini istedi.

 

VILLA AUDITORE

REBECCAC84: Shaun’un bahsettiği şu garip Şekiller’den biri bu mekanda. Gidip onu bulmalısın!

1290 yılında inşa edilen Villa Auditore erken dönem Rönesans mimarisinin orta çağdaki önemli öncülerinden biridir. Konağın muhteşem simetrisi ve düzenli geometrisi o zaman için bir devrim niteliğindeydi.

Yalnızca estetiği düşünmeyen, Ezio Auditore’nin büyük-büyük babası olan Domenico Auditore, evini bir kale ve bir talim alanı olarak, hem koruduğu şehre hem de Toskana düzlüklerine bakacak şekilde inşa etmişti.

1320’deki Floransa saldırısı ön cepheye zarar verince, şimdiki cephe inşa edildi ve iç kısma bir tablo galerisi eklendi.

Domenico bir mimar ve bir savaşçı olmasının yanında, aynı zamanda yetenekli bir mühendisti. Kısa süre önce ortaya çıkarılan, girişi engelleyen mekanizmaya sahip odalar ve gizli geçitler gibi bazı sıra dışı özellikler, binayı mimarinin yanında teknolojik olarak da bir şaheser yapıyor.

 

VILLA SALVIATI

Papa’yla olan bağlantıları sayesinde zengin olan Başpiskopos Francesco Salviati, bu Toskana konağını Floransa başpiskoposu olacağı beklentisiyle 1475 yılında satın aldı. Sonraki birkaç yılı Pazzi ailesiyle Floransa’yı işgal etme planları yaparken, binayı Toskana stilinde yenilemekle geçirdi. Maalesef, bu ona kaçınılmaz sonundan önce konağın tadını çıkarmak için pek az zaman bıraktı.

Komplo tersine dönerken, arşiv dokümanları Salviati’nin başpiskopos kıyafetlerini Floransa halkından biriyle değiştirdiğini söyler, daha sonra o konağına kaçarken kıyafetini değiştirdiği adam linç edilmişti.

 

ROMAGNA

 

ABBAZIA DI SAN MERCURIALE

REBECCAC84: Shaun’un bahsettiği şu garip Şekiller’den biri bu mekanda. Gidip onu bulmalısın!

Abbazia di San Mercuriale kulesi, 75 metrelik uzunluğuyla İtalya’daki en uzun kulelerden biridir. Alandaki ilk kilise 1173 yılında çıkan bir yangınla yanmıştı. Şu anki yapı Lombard-Romanesque tarzda taşla yalnızca 7 yılda yapıldı, bu İtalya tarihindeki en mucizevi yapı işlerinden biridir.

Kilisenin sağ tarafındaki sıra sütunlar manastırın kemerli yolunun bir parçasıdır.

 

AVAMPOSTO VENEZIANO

REBECCAC84: Shaun’un bahsettiği şu garip Şekiller’den biri bu mekanda. Gidip onu bulmalısın!

Venedik deniz stratejisi Doğu’ya kadar olan ticaret rotaları üzerinde sağlam bir limanlar zinciri oluşturmaktı, böylece tüccarlar varacakları limana kadar korsanlar ya da Venedik’in düşmanları, Türkler tarafından saldırıya uğramadan gidip dönebilirlerdi.

15. yüzyılın sonlarında, Venedik donanması Fransa kralı VIII. Charles’ı İtalya’dan çıkarmaya çalışırken Türk kuvvetlerinin ikaz olmadan saldırması üzerine işgal edildi. Venedik büyük bir yenilgiye uğramış ve Yunan karakollarını kaybetmişti. Bunun ertesinde, Türkler Kuzey İtalya’daki Venedik bölgesini de işgal etmeyi başardılar. Venedik bölgesinin birçoğunu elde tutmayı başarsa da, o noktadan itibaren asla tekrar büyük bir deniz gücü oluşturamayacaktı.

 

FORLÌ

Çakmak taşı çıkarmaya meraklı Paleolitik mağara adamları tarafından M.Ö. 798,000 yılı civarında kurulan Forlì o zamandan itibaren hep bir endüstri merkezi olageldi. İsim, şehri bölgedeki Galyalılar’ı barıştırdıktan sonra yaptıkları yollardan biri olan Via Aemilia civarına 188 yılında kuran Romalılar’dan (Forum Livii) gelmektedir. Romalılardan sonra, şehrin kontrolü Lombardiyalılar’dan Kilise’ye geçti ve 889 yılında bağımsız bir cumhuriyete dönüştü. Bu kiliseyi çileden çıkartmıştı, kilise sonraki 400 yıl boyunca burayı geri almaya çalışacaktı.

Roma’nın değişmez manipülasyonlarına ek olarak, Forlì sonraki birkaç yüzyıl boyunca Got, Bizans, Lombardiya ve Frenk akıncılarıyla uğraşmıştır. Bunun yanında yıllık olağan sel de vardı ki bu sonunda 1050 yılında yakınlardaki nehir yataklarını şehrin merkezinden uzağa saptırarak şehre boyun eğdirmişti.

Birçok bağımsız cumhuriyet gibi, Forlì 13. yüzyılın sonunda askeri bir diktatörlük haline geldi ve sonra şehrin kontrolü armalarında dili şen bir şekilde dışarı sarkan bir asan figürü olmasına rağmen kesinlikle tatlı ya da şirin olmayan Ordelaffi ailesine geçti.

1480 yılında, Ordelaffiler kendi aralarında silsile kavgasındayken, duruma Papa karıştı ve şehri yeğeni Girolamo Riario’ya verdi. Ama işler gerçekte Papa’nın umduğu gibi gitmedi: Girolamo öldürüldüğünde, şehrin kontrolü karısı, Forlì’nin Amazon’u, Vatikan’ın kontolü almaması için dişiyle tırnağıyla mücadele eden Caterina Sforza’ya geçti. Ancak sonunda, Caterina mağlup edildi ve Forlì, Kilise’nin eline geçti.

 

PALAZZO COMUNALE

1000 yılı civarında bir kulenin etrafına inşa edilen Palazzo Comunale, 1412 yılına genişletilmiş ve Forlì şehrinin yöneticileri Ordelaffi ailesi tarafından satın alınmıştır.

Onların yönetimi aşırı şiddet uygulamalarıyla akıllara kazınmıştır, bu şiddet üçüncü karısı tarafından öldürülmeden önce taht için kardeşini, ilk karısını, annesini ve ikinci karısını öldüren III. Pino Ordelaffi yönetimi zamanında zirveye ulaşmıştı.

Ah evet. Neredeyse bahsetmeyi unutuyordum: Pino aynı zamanda müthiş yetenekli bir ressamdı.

 

ROCCA DI RAVALDINO

Kare bir plan üzerine yapılan ve sert köşeli kulelere sahip bu kale, Forlì lordu III. Pino’nun emriyle mimar Giorgio Marchesi Fiorentino tarafından 1471 yılında yapıldı ve sonradan yeni lord Girolamo Riario’nun yaptırdığı kale ile birleştirildi.

Kale daha sonraları, Caterina Sforza tarafından 1500 yılında Rodrigo Borgia’nın kana susamış oğlu Cesare Borgia’nın saldırısı sırasında sığınak olarak kullanıldı. Daha sonra da bir hapishane olarak kullanıldı. Takılmak için pek de eğlenceli bir yere benzemiyor, değil mi?

 

ROMA

 

BASILICA DI SAN PIETRO

326 yılında yapılan orijinal Aziz Petrus Bazilikası, bugün var olan epik yapının aksine Latin haçı biçiminde yapılmıştı. Cennet Bahçesi adı verilen avlu, girişin hemen önünde uzanıyor, takipçileri kilisenin ana kapılarına çağırıyordu.

Müsrifçe dekore edilen pagan tapınaklarının aksine, Aziz Petrus’un cephesi oldukça sadeydi. Şükürler olsun ki Katolik Kilisesi yeni Aziz Petrus’u yaptığında tüm bunları aşmıştı. Elbette, bunun dezavantajı dinin inanılmaz bir şekilde bozulmuş olmasıydı ama hey, her güzelliğin bir bedeli vardır.

Bazilika eski Nero Sirki’nin üzerinde yapılmıştır ama sen patlamış mısırlarını ve şekerlerini eline almadan söyleyeyim, bu modern bir sirk değildi. Aziz Petrus, diğer birçokları gibi burada asılarak öldürülmüştü. Bazilika bu anti-Hristiyan bölgesinin üstüne yapılmıştı, sanki İmparator Konstantin tarafından tarihin bilerek değiştirilmesi amacıyla yapılmış gibiydi çünkü eğer artık yoksa hiç var olmamıştır, değil mi?

 

CAPPELLA SISTINA

Süleyman Tapınağı’nın mimarisinden esinlenen Sistine Şapeli, Apostolik Saray’daki (Papa’nın Vatikan’daki konağı) en ünlü odadır. Şapel’in ünlü tavan freskleri 1503’te henüz yoktu, yani Tanrı’nın parmağına tırmanmak diye bir şey de yoktu. Ancak diğerlerinin arasında, şapeli kaplayan ve Pietro Perugino, Sandro Botticelli ve Domenico Ghirlandaio tarafından yapılmış duvar tabloları yeterli bir teselli ödülüydü.

Papa’nın kişisel şapeli olduğundan, kalabalık çoğunlukla içeride ağırlanırdı, tıpkı Papa’nın ölümünden sonra ortaya çıkan Papalık Kardinalleri gibi. Kardinaller şapele kilitlenir ve yeni Papa seçilene kadar dışarı çıkmalarına izin verilmezdi. Yeni Papa’nın seçildiğini belirten bacadan çıkan duman işaretiyle kardinaller de dışarı çıkabilirdi.

Ve tüm korkular arasında en kötüsü olarak, hiçbir kardinal (hasta olmadıkları sürece) içeri birden fazla hizmetçi ile giremezdi. Bu çok zalimce!

 

CASTEL SANT’ANGELO

Romalı imparator Hadrian’ın mozolesi olarak 135 ve 139 yılları arasında inşa edilen Castel Sant’Angelo, Augustus Mozolesi’nden biraz daha büyük yapılmıştı çünkü bu veritabanının da gösterdiği gibi boyut önemliydi.

Bina 401 yılında askeri kaleye dönüştürüldü ve hemen ardından 410 yılında, Hadrian’ın küllerini her yere saçan Vizigotlar tarafından yağmalandı. Yağmadan geriye kalanlar değerlendirildi, örneğin Vatikan tarafından çalındı.

14. yüzyılda mozole papalar için bir kaleye dönüştürüldü ve Passetto di Borgo adı verilen bir geçitle Aziz Petrus kalesine bağlandı. Rönesans papalık rejiminin pek tatlı sadistik tarafını yansıtacak şekilde, kale hem görkemli daireler, hem de bir hapishane içeriyordu. Ünlü bilim adamı ve Hermetist Giordano Bruno burada 6 yıl tutsak kalmıştır. İnfazlar Papa’yı eğlendirmek için küçük iç avluda gerçekleştirilirdi.